• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Ayson Karabağ ile kardeşlik üzerine söyleşimiz

Ayson Karabağ ile kardeşlik üzerine söyleşimiz

Sizce kardeş ne demek? 

Bakmasını bilene gönül aynasıdır. Kardeşle yaşamak, sohbet etmek, paylaşmak bambaşka bir şey. Konuşurken açığını yakalayan değil kapatan kişidir. Kardeş olmak, samimi, içten olmak önemli. Gösteriş yapan değil yaşayan kardeş olmak gerekir.

Bir yazar diyor ki; ‘Arkanıza bakmayın, önünüze bakın.’ Kendimden örnek vereyim. Ağabeyim 38 yıl önceki eksiklerimi şimdi söylüyor. 38 yıl önceki beni kendim de beğenmiyorum. O zaman Türkçem azdı. Cesaretim yoktu. İstanbul’da kaybolurum korkusu vardı. Bir devlet kapısını çalmayı bilmezdim. Resimlerimize bakıyoruz, giyimimizi beğenmiyoruz.

Peki, 20’li yaşlarınızı anlatır mısınız? 

Hamdık, eğitimsizdik. Çok şey bilmiyorduk. Dilimizden çıkan cümleler karşımızdakileri acıtabiliyor, kırabiliyordu. Doğru cümleleri seçmekte zorlanıyorduk. O an hissettiklerimizi, öfkemizi, aklımızdan ne geçerse onu söylüyorduk. Şimdi ne kadar toy olduğumuzu, hayal dünyasında gezdiğimizi görüyorum. Ayaklarımız yere basmıyormuş. Kuran’daki oku emrini daha iyi anlıyorum. Bilginin yeni kapılar açtığının farkındayım.

Bir yazar diyor ki; “Tecrübeli insanları, bedel ödemiş insanları dinleyin. Anlattıklarından ders alın. O bedeli siz ödemeyin.” Ders içimizde var. Dersi alan var almayan var.

Sizin döneminizde gençliğe ve bölgeye baktığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bölge insanları bir araya geldiklerinde eksiğini yakaladıkları kişilerle alay eder, ağzından laf alır üzerine ekleyerek yayarlar. Bu bir alışkanlık mı hastalık mı övülmek mi anlayamadım.

Hatalarla alay edilen, ben daha iyi bilirim, ben yaparım havasında olan insanların bulunduğu bir yer. Kardeşler dahi birbirine böyle davranıyorlar. Kardeş kardeşle 30 yıl konuşmuyor, küs geziyor, uzak duruyor böyle bir bölgeden geldik.

Çocukluğunuz nerede geçti? 

Biz Kars’ın Arpaçay ilçesinin Ergine Köyü’nde dünyaya geldik. Evimizin bir odası ve giriş olan bir salonu vardı. Yan tarafında da hayvanların kaldığı bir ahır vardı. Hayvanlarla aynı havayı soluduğumuz bir yer. Akşam ders çalışacağız lamba ışığında. Ağabeyim benden önce okuduğu için annem hep şunu söylerdi; “Kardeşine öğret, yardımcı ol” ama hiçbir dersime yardımcı olmadı. Hep alay etti, öğretmedi. Okulda istediğimiz eğitimi alamadığımızı düşünüyorum. Bize dersi sevdirmediler. Okula severek, eğlenerek gittiğimi hatırlamıyorum. Tabii o zamanın şartları çok farklıydı. Siyasi olarak da farklı bir dönemdi. Yollar çamurdu. Babamız başımızda değildi. Annem kendi çapında yardımcı olmaya çalıştı. Daha sonra Kars’a göç ettik. Ağabeyim okumayı istemiyorum çalışmak istiyorum derdim. Babamın dostu, patronunun kızı beni ortaokula yazdırdı. Kitapları, kıyafetleri sevdirdi, yardımcı oldu. Ortaokula yazıldığımda içimde bir okuma sevdası uyandırdı. Benimle iyi iletişim kurdu ve bana okuma penceresini açtı.

Okumayı nasıl sevdiniz? 

O dönemde sağcı solcu ayrımı vardı. Yollar, caddeler ayrılmış vaziyetteydi. O dönemde kendimi okumaya verdim. Lenin, Mao, Marks vb. kitapları hızlı hızlı okumaya başladım. Okudukça farklı düşüncelerim oluşmaya başladı. 3 gün sonra gelen gazeteye üye oldum. Elime geçen eski gazeteyi dahi okumaya başladım. İçindeki bilgileri defterime not aldım. Bilgileri, gazeteden, kitaptan, sinemadan toplamaya başladım. Her gün okudukça kendimdeki değişikliği fark ettim. Kalabalık içerisinde konuştuğumda kekelemeye başlardım, özgüvenim yoktu. Çok da utangaçtım.

İstanbul kapısı size nasıl açıldı? 

Ağabeyim burada bana iyilik yaptı. Beni İstanbul’a göndermeyi başardı. İstanbul’da halamın yanında kaldım. Liseye devam ettim ve boş kaldığım zamanlarda gazete satışı yapıyordum. Hem okuyordum hem de gazete satarak kendimi geliştiriyordum. Okudukça konuşmam gelişti, fikirlerim değişti. Bunu fark edince sürekli okumaya devam ettim. Okuyan, yazan insanları gördükçe gazete sektöründe olmalıyım demeye ve onun hayalini kurmaya başladım. Çalışmam, para biriktirmem, ayaklarımın üzerinde durmam gerekiyordu.

Şimdi ağabeyinize ne söylemek istersiniz? 

Eski günleri unut. O sokaklardan çok sular aktı. Odundum ama yontuldum. Çok değiştim. Senin bıraktığın o kardeşin değilim, size küs ya da kırgın değilim. Sizi sevmiyorum demiyorum. Siz benim ağabeyimsiniz. Hayatım boyunca ilgi görmenin zevkini yaşadım ama hasret kaldığım bir şey varsa da o ağabeyimden ilgi ve takdir görmek.

Şu an sanatçılarımızdan Cihan Ünal, Serdar Gökhan gibi Türkiye’de marka olan insanlar sizden övgüyle bahsediyor. Bu konuda ne söylemek isterseniz? 

Ben iyi bir gazetecilik ortaya koymaya, örnek olmaya çalışıyorum. Türkiye’deki ünlülerden takdir almak, iş adamlarının güvenini sevgisini kazanmak, onlardan övgüleri duymak beni havaya sokmuyor. Sadece bıraktığım izlere bakıyorum. Bu izlerin dikkat çekmesi bazılarını rahatsız ediyor bazılarına ise helal olsun dedirtiyor. Ama yapacak daha çok işimiz var.

Ayson Karabağ şu an nerede? 

Asistan sekreterlere yol gösteren, eğitim veren, yardımcı olan biri olarak çalışıyorum. İşinde başarılı olmalarında yardımcı oluyorum. Hem kendimi yeniliyorum hem de insanlara faydalı olmaya çalışıyorum. Bu konuda 4 adet kitabım var. Seminer vermeye devam ediyorum. Çünkü iş dünyasının bilgili sekreterlere ihtiyacı olduğuna inanıyorum.

Yeteneğinizi nasıl keşfettiniz? 

Benim en güçlü yönüm iradem, başarı isteğim ve arzum. Bir şeyi önce hayalimde canlandırırım sonra amaç olarak belirlerim ve o amacın peşinden acımasızca giderim. Hz. İsa’nın bir sözü var; “Sen kapıyı çal, kapı açılır.” Bu cümle beni geliştirdi ve çalıştırdı. Ben bu cümleye bitiyorum.

Gazetecilik nasıl gidiyor? 

Artık gazetecilik mesleğinin içi boşaltıldı. Sadece kendisine çalışan bölgesel gazeteciler var. Sırtlarını belediyeye dayamış onlardan siyasetten geçiniyorlar. Kimse de ne kadar gazete dağıtıyorsun, kitlen ne kadar? Seni kimler takip ediyor diye sormuyor. Sadece siyasi yerlere gazeteyi bırakıyorlar. Bu gazetelerin adedi ortalama 500 diyebiliriz.

Ama biz siyasete girmeden, iş dünyasına odaklı çalışıyoruz. İş adamlarının önü açılsın, ürünlerini dünya pazarında satabilsin diye büyümesine yardımcı oluyoruz. Yolda iş de gelişiyor marka da büyüyor. Biz de bu markaları ortaya çikarmak için  gurur duyuyoruz.

Bakırköy’de eğitim ağırlıklı 50 bin tiraj yapan, yalnızca Bakırköy’de değil başka ilçelerde de reklam yapan, ismini duyuran ilk ve tek gazeteyiz.

Kardeşlerinizden biraz bahseder misiniz? 

Kardeşlerim çok iyi niyetli. Annem hepsini kız evladı gibi yetiştirmiş. Yardıma koşan, iyi niyetli, içi dışı bir olan, dost olan kardeşleriz. Annem ve babam kardeşlerine çok bağlı. Küçük kardeşlerimden biri okudu biri de liseden ayrıldı. Onlara daha iyi ağabeylik yapabilirdik. Onu beceremedik, ağabey olamadık, daha çok sahiplenemedik. Eksiğimiz bu ama bazı kardeşlerimin içinde kalpleri paslanmış, kin nefret, kıskançlık, bencillik dolu. Eski günlerle yatıp kalkıp, kendisini hep haklı gören, yüz yüze konuşmayan, arkadan konuşan kardeşlerim var.

Kardeşlerinize ve ağabeyinize ne söylersiniz? 

Geçmişi unutun, önünüze bakın. Günün güzelliğini yaşamak elinizde, o fırsatı kaçırmayın. Önümüzdeki günleri, torunlarla, yeğenlerle birlikte sevgiyle yaşayabilirsek, konuşabilirsek, paylaşabilirsek ne mutlu bize. Yeni nesle ayak uydurup günün, saatin, anın tadını çıkaracağız.

Artık herkes büyüdü çoluğu çocuğu var, becerileri var. onun için herkesi olduğu gibi sevip onore etmek gerekir. Eleştirmeden, dedikodu yapmadan önümüzdeki günlerin tadını çıkarmayı diliyorum.

 Yaşı büyük , dili büyük kardeşim var. Kalbi paslanmış, kıskançlıktan kurtulamamış, bencilliği diline yansımış. Bakış açısı 38 yıl öncesinde kalmış, bir durakta bekliyor.

Şimdi kaç yaşındasınız? Zihinsel olarak yaş alarak olgunlaşmak hakkında neler söylersiniz? 

58 yaşındayım. Zihnen yaş almak harika bir şey. Daha zeki, daha olgun, daha akıllı oluyorsun ama akıllandıkça daha aptal hissediyorsun. Gençken hiçbir şey bilmediğinin farkına varıyorsun.

Yaşlanmak fiziksel açıdan berbat bir şey, vücudum aynı tepkileri vermiyor. Zihnen yaşlanmak ise harika, daha zeki ve olgun olmuşum.

Şimdi bakıyorum, bilgi hazinem artmış, bakış açım çok çok değişmiş. Sabrı çok iyi öğrenmişim. Kıskançlık hiç yaşamadım yaşamam da.

Hiç kimseyle küs olmadım, kimseye kırılmadım, kin tutmadım, arkasından konuşmadım. Olgunluk ne güzel, bağışlamak, saygı ve sevgi göstermek ne güzel. Keşke 25 yaşımda bu zekada olsaydım.

İşte eğitim önemli. Okuyun, her gün spor yapın, beslenme önemli denilmiş. Araştırma yap denilmiş. Bunlar benim hayatımı çok değiştirdi. Dünü unutmuyorum, bugünkü fırsatları elimden kaçırmayayım diyorum.

Ayson Karabağ’dan kardeşlere tavsiyeler 

Biz ailece devrim yaptık. Fransa gibi, İstanbul gibi yerlerde büyüdük. Hepimiz bölündüğümüz yerlerde eğitildik, geliştik. Herkes yuvasını kurdu, çoluk çocuk sahibi oldu. Şimdi bu ortamın tadını çıkaralım. Eleştirileri bir kenara bırakıp günü kaçırmamaya çalışalım.

İmkanınız varken güzel izler bırakın ki sonradan silinmesin. Çevrenizi bu şekilde genişletebilirsiniz. Telefonla, sosyal medya aracılığıyla iletişiminizi sürdürün. Vakit buldukça kahvaltılarda bir araya gelin. Her gün okuyun, spor yapın. Akşam yemeklerinizi ailenizle yiyin. Bir arada olmaya özen gösterin.

Yemeğe saldırmayın, yavaş yavaş yiyin ve dişlerinize görevini yaptırın. Dişleri çalıştırın, mideyi hazırlayın ve gönderin. Her organın iyi çalışması sizin elinizde.

Kalp kırmadan yaşamayı öğrenin. Mahkemeye düşmeden yaşayın. Size kızanı siz kırmayın, el kaldırana siz kaldırmayın.

Pişman olacağınız işler yapmayın.

Sizi siz yapan yine siz olacaksınız. Eskiden kalma yanlış fikirlerin çağı değil artık, siz de değişin.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Sponsorlu Bağlantılar
reklam
  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM