Türkiye’de son zamanlarda hükümet tarafından gündeme taşınan Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde belirtilen “süresiz yoksulluk nafakası” ödenmesinin kaldırılması ile ilgili çalışma yerinde bir yaklaşımdır. Ancak burada çok önemli olan husus, boşanmak zorunda kalan kadının ve boşanan erkeğin haklarının adil bir şekilde gözetilmesidir. Boşanırken ve sonraki süreçlerde her iki taraf ta sorumluluklarının farkında olmalıdır. Süresiz yoksulluk nafaka ödemesi kaldırılacaksa, yeni düzenlemede bazı kriterlere dikkat etmek gerekiyor;
1- Mevcut uygulamadaki gibi kadının evli kaldığı süre arttıkça, nafaka ödemesi süresi de artmalı, taaaa ki kadın uygun bir işte çalışmaya başlayana kadar. Müşterek veya müşterek olmayan çocuk yoksa, eski eşin, kadının çalışmaya engel bir durumu olmadığını ispatı halinde kadın, ispat tarihinden itibaren 6 ay müddetle yoksulluk nafakası almaya devam etmelidir. Ardından nafaka kesilmelidir.
2- İş yeri denetlemelerinde nafaka alan kadın sgk ya bildiriminin ihmali halinde, işyerine ağır cezalar getirilmelidir. Ve kadının sgk veya bağkur prim borçları yatmaya başladığında nafaka otomatik olarak kesilmeli, prim ödemeleri kesildiğinde nafaka ödemesi otomatik olarak tekrar devreye girmelidir.
3- Ayrıca nasıl büyük şehirlerde yaşayan çalışanlar göreceli olarak fazla ödenek alıyorlarsa, tanımlı illerde yaşayan boşanmış kadın da nisbî olarak daha fazla nafaka almalıdır.
4- Kadının çocukları okul çağına gelene kadar erkek, çocuk sayısına göre artan yoksulluk nafakasını ödemelidir. Kadın çocuklar okula başladıktan sonra, çalışma hayatına başladıysa ve erkeğin maddi durumu çocukları özel eğitim kurumlarında okutmaya elverişli ise, erkek sadece “çocukların okul/eğitim giderleri”ni ödemekle yükümlü olmalıdır. Kusur gözetmeksizin, boşanan erkek okul/eğitim ücretini ödemezse mal varlığına tedbir kararı getirilmelidir. Yani yoksulluk nafakası, kadının çalışmaya başlangıcı ile birlikte sona ermeli fakat, çocuğun her türlü eğitim giderleri için ödenen nafaka, çocuk üniversite kurumundan mezun olana kadar devam etmelidir.
5- Tazminatlara da sınır getirilmelidir. Evlilik süresince edinilmiş mallar, mevcut uygulamadaki gibi detay gözetmeksizin yarı yarıya paylaştırılırken, evlilik süresince edinilmiş mal yoksa, erkeğin evlenmeden önceki mal varlıklarından, kadının kusurlu olmaması durumunda, kadının sadece evli kaldığı şartlardaki barınma ihtiyacını devam ettirecek seviyede bir konutu kadına tazminat olarak verme zorunluluğu olmalıdır. Ancak ortak çocuk yoksa bu zorunluluk ortadan kalkmalıdır.
6- İş ve işçi bulma kurumlarında boşanmış kadınlara işe alım önceliği tanınmalı, kadının çocuğu ilköğretime başladığı andan itibaren kadının donanımlarına göre, kadına düzenli olarak iş bildirimleri yapılmalıdır.
7- Boşanmış kadın çalıştıran iş yerlerinde, boşanmış kadın için prim indirimi uygulanmalıdır.
8- Boşanmış kadının bütün çocukları ilköğretime başladığı andan itibaren, kadına 6 ay süre ile eğitim hakkı tanınmalıdır. Bu süreçte kadının yoksulluk nafakası ödeneği 6 ay daha devam etmelidir. Ve bu süreci belgeleyen kadın yaşadığı ildeki kamuya ait eğitim merkezlerinden ücretsiz yararlandırılmalıdır. Mesela dikiş nakış kursu, yabancı dil kursu, bilgisayar programı kursu gibi.
9- Ancak “süreli nafaka” ödemesinin “bir istisnası” olmalıdır; eğer kadın boşandıktan sonra, çalışmasına engel bedensel ve ruhsal bir durumu var ise ve kadının bu durumu evlilik birliği süresince yaşadıklarından kaynaklanıyorsa, bunun ispatı halinde, kadının söz konusu şartları iyileşene kadar, erkek yoksulluk nafakası ödemeye devam etmelidir. Kadının bedensel ve ruhsal şartları düzelmiyorsa erkek, düzenli olarak güncellenen bedel ile, süresiz olarak yoksulluk nafakası ödemeye devam etmelidir.
10- Ayrıca boşanma kararında belirtilmiş olunan maddelerin, alınan kararların, gerektiği durumlarda, sonraki tarihlerde değiştirilebilme esnekliği de getirilmeli, bunun önü açılmalıdır.
175. madde ile ilgili yapılacak olan bu düzenlemelerde ilk etapta önemli olan, genç kızları eğitim hayatlarına devam etmelerinden alıkoyan “iyi bir kocaya kapak atma” düşüncesinin cazibesini ortadan kaldırmak, genç kızları eğitime teşvik etmenin yollarını açmak olmalıdır. Ayrıca bu maksatla medeni kanununun 175. maddesinde yapılacak düzenlemenin tüm detaylarının, kamuda güçlü bir şekilde duyurulması yerinde olacaktır. Bu yöntem ile özellikle annelerinin nasihatlerinden etkilenen genç kızların, eğitim hayatlarını tamamlamadan yapacakları evliliklerin yaşantılarına, beraberinde türlü güçlükler de getirebileceği güçlü bir şekilde ifade edilmiş olacaktır.
Elbette ben bir avukat /hukukçu değilim, ilgili bir hukukçu eminim bu düzenlemeyi çok daha kapsamlı olarak ele alacaktır. Ben sadece MBA eğitimim esnasında almış olduğum “İşletme Hukuku” derslerim ile tecrübelerimi harmanlayarak TMK 175. madde düzenlemesi ile ilgili düşüncelerimi ifade etmeye çalıştım, umarım biraz da olsa taraflara ufuk açabilmişimdir.
Y. Mimar Nursel Dadaş (MBA)