“Genç ve özgürken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek istedim.
Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım.
Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece ülkemi değiştirmeye karar verdim; ama o da değişeceğe benzemiyordu.
İyice yaşlandığımda artık son bir gayretle, sadece ailemi ve kendime
en yakın olanları değiştirmeyi denedim.
Ve ölüm döşeğinde yatarken, birden fark ettim ki önce kendimi
değiştirseydim, ailemi ve yakınlarımı da değiştirebilirdim. Onlardan
alacağım cesaret ve ilhamla, ülkemi daha ileri götürebilirdim.
Kim bilir belki dünyayı bile değiştirebilirdim.”
Bir mezar taşında yazan bu sözleri çok iyi anlamamız gerekiyor.
Değişim kendimizden başlar ve tüm dünyaya yayılır.
Eğer Edison önce kendisini değiştirmeseydi, Graham Bell önce
kendini değiştirmeseydi, Einstein önce kendini değiştirmeseydi bugün dünya bu kadar değişemezdi.
Bizim kendimizi keşfetmemiz ve değişme arzumuz dünyayı değiştirmek değil belki.
Ama hepimiz kendimizi keşfederek, geliştirerek
daha iyi, daha güzel, daha anlamlı ve daha erdemli bir hayat sürebiliriz. Bunu hepimiz istemez miyiz?