• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Anne ve Çocuk

Anne ve Çocuk

Anne ve Çocuk

Toplum hayatımızın çekirdeğini oluşturan aile müessesesi bu şekilde oluşmuştur. Ailenin oluşumunu sağlayan kadın çocuk doğurunca anne, erkek de baba olarak adlandırılır. Anneye yuvanın dişi kuşu da denir. Çünkü doğuran ve yavru sahibi olan her canlının adıdır. Çocuğun dünyaya gelişine vesile olan kişidir. Onun şefkati, merhameti, sıcak kucağı, fedakârlıkları hep yavrusu içindir. Onun içindir ki başımıza nahoş bir hadise geldiğinde veya bir yerimiz ağrıdığında hep “vay anam anam” bazen de “anam anam, ben derdimi kime yanam” der dururuz. Biliriz ki anne dertlerin ilacı içinden çıkılmaz sorunların çözüm yeridir. Onun için çocuk kuzucuktur. Yemez yedirir, içmez içirir, giymez giydirir. Anne için çocuk kutsal bir varlık ve canından bir parçadır. Evinin gülü, can yoldaşı ve yuvasının sevgi yumağıdır. Evlenen çiftlerin ilk arzuları sağlıklı bir bebeğe sahip olmaktır. Tabii hayırlı evlat olması içinde Allah’a dua etmek ve ona sığınmak gerekir. Bazen de eşlerden kaynaklanan nedenlerden çocuk sahibi olmak mümkün olmayabilir. Bu hallerde tıbbi yollara başvurmak gerekir. Bugün tüp bebek yöntemi bu eksikliği gidermede başarılı olmuştur. Dilerim mevlam herkese hayırlı evlatlar versin.

Çocuğun dünyaya gelmesinde en büyük görev ve sorumluluk anneye aittir. Aynı zamanda anne çocuğun ilk öğretmenidir. Bu nedenle annenin kendini çok iyi yetiştirmiş olması gerekir. Yerine göre yavrusunun savunucusu, dert ortağı, sorunlarını çözücüsüdür. Boşuna “anne över, baba sever” dememişler. Ne yazık ki bugün çeşitli nedenlerden bebeklerini cami avlularına, çöp bidonları yanlarına koyan anneler de vardır. Bu kimseler feleğin tokadını yemiş zavallı, biçare kimselerdir. Buna benzer bir olayı hayvanlar âleminde de görmek mümkün. Nasıl mı? düşün. Bazı hayvanlar yavruladıktan sonra, yavrularını emzirmeyip onları yalnız başlarına bırakırlar. Onlara sahipleri sahip çıkar ve bakımlarını üstlenirler. Bunun nedenini anlamak da mümkün değildir.

Çocuğun kendine yetecek yaşa gelmesinde annenin rolü oldukça çoktur. Bu doğumla başlar ve liseyi bitirinceye kadar devam eder. Liseyi bitirmiş bir çocuk yaşça biraz büyümüş ve kendini korur hale gelmiş olur. Bu onun annesine olan sevgi ve ilgisini azaltmaz ama birazcık da olsa yükünü hafifletir. Anne sevgisi bitmez. Ölünceye kadar devam eder, gider. Zaman gelir anne ile evladı arasına gelin-damat girer ve anneye olan sevginin azalmasına neden olurlar. Bu oldukça yanlış ve kabul edilmeyecek bir durumdur. Darullacilerde yaşayan, çocukları tarafından aranıp sorulmayan anneler buna örnektir. Ne olursa olsun bir annenin yeri dul kaldığında çocuklarının yanı veya onların himayesidir. Anne olan gençlerin şunu unutmaması gerekir. “Bugün bana yarın sana.” Sen annene nasıl davranırsan yarın senin çocuğunda sana o şekilde davranacaktır. Bu değişmez bir kuraldır.

Hayatta çocuğun karşılaştığı, çok zorlandığı zamanlar vardır. Bunun ilki çocuğun ilkokula başlama zamanıdır. Okula giden çocuğun ders çalışması oldukça yorucu bir iştir. Donanımlı ve bilgili bir anne bunun üstesinden gelmesini bilir ve çocuğunun yardımcı öğretmeni olur. Bu bilhassa ergenlik dönemine gelmiş kız ve erkek çocuklar için de çok önemlidir. Çünkü o yaşta çocuk kendi vücudunu tanımaysa başlar, oldukça çok soru sorma ihtiyacı duyar. Bir türlü kime soracağını da bilemez. Yine görev anneye düşer. Annenin sorulacak sorulara doğru cevaplaması gerekir. Aksi halde zarar vermiş olur. Çoğu zamanda ayıp, günah denilerekten sorulara cevap verilmez, çocuk kendi haline bırakılır, zamanla sorularının cevabını değişik şekillerde, değişik yerlerde öğrenir ama çok da acı çekmiş olur. Hele bilhassa ergenlik dönemi çocukların içinden kendi başlarına çıkamayacakları bir dönemdir. Mutlaka yardımcı olmak gerekir. Anne ve babalar da bu dönemde yeterli olamıyorlar. Bence iş okula kalıyor. Ne yazık ki ergenlik dönemi ve getirdikleri her nedense okullarımızda da ders olarak okutulmuyor. Bence okutulması çok gerekli. Okullarımızda Rehberlik Öğretmenleri var. Bazı okullarda bunların sayısı ikiyi bile bulmaktadır. Bu öğretmenler çok rahatlıkla bu sorunu çözebilirler.

Ergenlik yaşına gelen kız olsun, erkek olsun ilk öğretilecek şey gusül (boy) abdestinin nasıl alındığıdır. Kız çocuklarına hayz halı, bakireliğin erkek çocuklara da hamamcı olmanın ne demek olduğu anlatılmalıdır. Bunun ayıbı, günahı yoktur. Asıl ayıp günah olan bunları çocuklarına öğretmeyen anneye aittir. Anne olarak bu sorulara yeterince cevap verilmeyişinden olacak ki sorunlar basının konusu olmuştur. Bugün dergi ve gazetelerde gördüğümüz Güzin Abla, Dr. Haydar Dümen köşeleri bu ihtiyaçtan oluşmuştur.

Çocuğun rahat bir ergenlik dönemi geçirmesi isteniyorsa onu meşgul edecek şeylere de yönlendirmek gerekir. O zaman kendini daha iyi ve zinde hisseder. Bu meşguliyetler çok çeşitlilik arz eder. Örneğin satranç, sporun her türlüsü musikiyle ilgilenmek ve bir enstrüman çalmak gibi sıralayabiliriz.

Aile içerisinde çocuğu en iyi tanıyan kişi annedir. Çocuğun başına kötü bir şey geldiğinde “benim hiç haberim olmadı, hiç işin farkına varmadım” diyerek kendini savunması onu haklı çıkarmaz. Bunun en güzel örneği çevremizde meydana gelen kız kaçırma olaylarıdır. Bu Türk sinemasına da konu olmuştur. Bugüne kadar birçok  film çevriliyor da çocuklar sigara içmeye, sevdiği kıza veya erkeğe âşık olmaya başladıklarında bunu ilk fark eden varan yine annedir. Böyle durumlarda annenin tedbirli olması gerekir. Aksi halde içinden çıkılmaz durumlarla karşı karşıya gelmek kaçınılmaz olur. O zaman da şunu söylemek gerekir. “Geçti (Bor’un) pazarı, sür eşeği Niğde’ye.”

Anneliğin diğer oluşumu da üvey anne, analıktır. Üvey anne kendi doğurmadığı, bir başkasının doğurduğu çocuklara bakıp onları büyüten kişidir. Aslında bir annenin başkalarının doğurduğu çocuğu kabullenir olması da hiç de kolay bir şey değildir. Ondan dolayıdır ki analık hiçbir zaman annenin yerini almamış sadece o boşluğu dolduran kişi olmuştur. Yüce Allah kimsenin yavrusunu anasız bırakmasın. Bıraktıklarına da yardım etsin. Hz. Muhammed’in “cennet anaların ayakları altındadır” hadisi annenin çocuğun hayatında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Her anne bir gül misali yavrusunun sevgi ve ilgisiyle goncalaşır, etrafına mis kokular saçar. Bu nedenledir ki bizim toplumumuzdaki anne evlat sevgisi Avrupa’da yaşayanlardan çok farklıdır. Onlarda çocuk on sekiz yaşına geldikten sonra yuvadan ayrılır. Bizde ise evlenmiş olsa bile ölünceye kadar devam eder gider. Ne mutlu annesi hayatta olanlara, onlara hürmet ve hizmet edip hayır dualarını alanlara. Bir de İslam inancında sütannesi denen kadınlar vardır. Bunun kökü Hz. Muhammed’in doğum ve bebeklik dönemine rastlar. O dönemde yeni doğan çocukları sütanneye vermek Kureyş ulularının âdetlerindenmiş. Hz. Muhammed’in annesi Âmine Hatun Hz. Muhammed’i doğurduktan sonra üç gün onu emzirebilmiştir. İlk sütannesi Suveyb Hatun ve asıl sütannesi ile Haline Hatun’du. Halime Hatun onu hiç kendi çocuklarından ayırt etmemiş, altı yaşına kadar ona bakmıştır. Bu gelenek günümüzde de devam etmektedir. Bilhassa kırsal kesimde. İslam inancına göre sütannenin emzirdiği çocuklar kardeş sayılır ve bunların birbirleriyle evlenmeleri yasaktır.

Bizler huzur ve güven içerisinde mutlu bir şekilde yaşamak istiyorsak yazılıp çizilenlere de kulak vermemiz gerekir. Aksi halde bir ömür çile ve ıstıraplarla geçmiş olur.

Kadir Dikme

Sosyal Medyada Paylaşın:
Etiketler:
Anne -ve -Çocuk

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Sponsorlu Bağlantılar
reklam
  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM