• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Sanığın İfadesi Alınmadan Güvenlik Tebbirine Hükmedilemeyecek?

Sanığın İfadesi Alınmadan Güvenlik Tebbirine Hükmedilemeyecek?

Sanığın İfadesi Alınmadan Güvenlik Tebbirine Hükmedilemeyecek?

Bilindiği gibi CMK 193/2de “ Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” denmektedir.
Sanığın sorgusu yapılmadan ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine, davanın reddine ve düşmesine karar verilebileceği, ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbirine dair kararların fiilin ya da suçun işlendiğinin sabit olması hâlinde verilen kararlar olduğu gözetildiğinde sorgusu yapılmadan sanık hakkında anılan kararların verilmesi suretiyle yargılamanın sanığın yokluğunda bitirilmesinin adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri  sürülerek dava açıldı. Bu şekilde bir kararın gerçekten de suçla hiçbir alakası olmadığı halde hakkında güvenlik tedbirine hükmedileceği gözetildiğinde hiç de adil olmadığı açık.
Bu kararlar mahkûmiyet hükmü gibi bir sonuç doğurmasa da sanığın işlediği fiilden dolayı hukuki olarak sorumluluğu devam edebilmektedir. Dolayısıyla mahkeme tarafından sanığın eylemi veya suçu işlediğinin tespit edildiği hâllerde kurulan mahkûmiyet dışındaki hüküm nedeniyle sanık başka yönlerden dezavantajlı konuma düşebilmektedir. Sanık hakkında böyle sonuçlar ihtiva edebilen mahkûmiyet dışındaki bu tür kararlar bakımından sanığın sorgusu yapılmaksızın davanın bitirilebilmesine imkân tanınması adil yargılanma hakkına orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama getirmektedir.
Bununla birlikte söz konusu hak bağlamında getirilen sınırlamanın kanunilik ve meşru amaç şartlarını taşıması yeterli olmayıp aynı zamanda ölçülü olması da gerekir. Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını diğer bir ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir.

İsnat edilen fiili işlediğinin mahkemece tespit edilmesi ve sonucunda ceza verilmesine yer olmadığına ya da güvenlik tedbirine hükmedilmesi durumunda da hakkında 5271 sayılı Kanun’un 223. maddesinin (5) numaralı fıkrasında düzenlenen mahkûmiyet hükmü gibi bir sonuç doğurmamakla birlikte sanığın işlediği fiilden dolayı hukuki olarak sorumluluğu devam edebilmektedir. Dolayısıyla mahkeme tarafından sanığın eylemi veya suçu işlediğinin tespit edildiği hâllerde kurulan mahkûmiyet dışındaki hüküm nedeniyle sanık başka yönlerden dezavantajlı konuma düşebilmektedir. Sanık hakkında böyle sonuçlar ihtiva edebilen mahkûmiyet dışındaki bu tür kararlar bakımından sanığın sorgusu yapılmaksızın davanın bitirilebilmesine imkân tanınması adil yargılanma hakkına orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlama getirmektedir denilerek AYM’nin 2021/118 numaralı dosyasından hüküm iptal edildi.

Av.Ekrem Çatalkaya

İnfo@filoridahukuk.com

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

Sponsorlu Bağlantılar
reklam
  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM