Subaylar Derneği’nde dostane bir sohbetin içine adım attığımda, gazetemizi ve kartvizitimi takdim ettim. İçlerinde genç bir isim dikkatimi çekti: Şevki Terzioğlu. Kartvizitimi özenle inceledi, gazetemizi ise sayfa sayfa çevirerek dikkatle okudu. Ardından gazeteyi katlayıp çantasına yerleştirdi, kartvizitime bir kez daha göz gezdirdi. Sohbeti dinlerken bir ara, “Sizi arayabilir miyim, ziyaretinize gelmek istiyorum,” dediğinde, bu yaklaşımı beni oldukça memnun etti.
Randevulaştık. Görüşmeye iki saat kala telefon açarak, “Biraz gecikebilirim, sizi bekletmek istemem,” diyerek inceliğini gösterdi. Ziyarete gittiğimde kapıda karşıladı, hazırladığı ikramları sundu, çay eşliğinde hem sohbet etti hem de dikkatle dinledi. İçten, samimi ve cana yakın tavırlarıyla Şevki Terzioğlu’nun tek isteği vardı: Partisinin başkanı ve arkadaşlarıyla tanıştırmak, iletişim kurmak. Ayrıca, “Bir gün biz de sizi ofisinizde ziyaret etmek istiyoruz,” diyerek nezaketini ortaya koydu.
Nazaket kurallarını tek tek uygulayan Terzioğlu’nda beni en çok etkileyen şey ise sevgiyi hissettiren yaklaşımıydı. Sevgi nedir diye sorulursa; bazen bir ilaç, bazen bir şefkat duygusu… Ben Şevki Bey’den bu duyguları aldım. Siyaset görüşü ne olursa olsun, ülkemizin gençleri için hedefi olan, dinleyen, anlayan ve hizmet etmeyi kendine ilke edinmiş böyle kişilere ihtiyacımız var.
Beni en çok etkileyen noktalardan biri de kartvizit ve gazete kültürüne bakış oldu. Avrupa’da biriyle tanıştığınızda önce kartvizitler değiş tokuş edilir, kart özenle incelenir, isim hafızaya kazınır. Gazeteniz dikkatle okunur, başlıklara göz atılır, “Elinize sağlık, çok güzel hazırlanmış,” denir. Şevki Terzioğlu da tam olarak böyle bir tavır sergiledi: “Bu gazeteyi eve götüreceğim, satır satır okuyacağım. Sizinle karşılaştığım için çok şanslıyım,” diyerek samimiyetini dile getirdi.
İstanbul’da eğitimcileri ziyaret ettiğimde ise farklı bir manzarayla karşılaştım. Gazeteyi ve kartviziti uzatıyorum; fakat çoğu kişi kartvizite bakmıyor, ismimi hatırlamıyor, “Adınız neydi?” diye soruyor. Gazeteye göz atmadan “Artık gazete okunmuyor, dijital çağdayız,” diyerek geçiştiriyorlar. Oysa asıl fark burada ortaya çıkıyor: Nezaket, karşısındakine değer vermek ve küçük detaylarda özen göstermek…
Bilgiye ulaşmak isteyen kişi, bilgiyi adeta cımbızla toplar. Bu bilgi bir gazete sayfasında da olabilir, bir kitapta da, bir dergide de… Karşınızdaki kişiyi dinlemek, ikramda bulunmak, kartviziti almak ve okumak, ismi özenle telaffuz etmek, hepsi nezaketin göstergesidir. Gazete veya dergi de aslında bir hediye gibidir. Bir baklava dilimi ya da çiçek gibi özenle karşılanmalıdır.
Sonuçta mesele sadece bilgi değil, insan kazanmaktır. Misafiri iyi ağırlamak, kalbine dokunmak, karşındakine değer vermek insaniyetin en güzel yoludur.
Ayson Karabağ
Bakırköy’den Haber Gazetesi Genel Müdürü