Bu iki kelime, her canlı ve cansız varlığın sahiplendiği iki ortak prensip. Birini diğerinden ayrı tutmak mümkün değildir. Her ikisinin de kendine özgü ilkeleri vardır. Bilhassa vazife diğer bir deyişle görev ilkesi insanı çok ilgilendiren bir ilkedir. O nedenle insanların zaman zaman kendi kendilerini sorgulamaları gerekir. Böylece bir kez daha vazife ve sorumluluğun ne olduğunu hatırlamış olurlar. Vazife bir şahsın yapmaya mecbur olduğu iş. Diğer bir ifadeyle görev. Sorumluluk ise; kişinin yaptığı iş ve hareketlerinden üstlenmiş olduğu mesuliyet hali. Sorumluluk üstlenen kişi, sorumluluklarını yerine getirirken yasalara uymak zorunda. Aksi bir durumda mahkemeler de sorgulanır. Suçlu olduğuna karar verilirse tutuklanır. Bu vazife içinde geçerli bir durumdur. Çünkü vazife ciddiyet ister, hiç ihmale gelmez. Bir işte çalışan her insanı ilgilendirir. O nedenle, çalışan kişinin işine dört elle sarılır olması ve yapmak zorunda olduğu işleri zamanında eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi, işiyle ilgili gerekli bilgi ve donanımlara da sahip olması gerekir. Buna liyakat diyoruz. Kelime karşılığı layık olma durumu. Ne yazık ki, bugün liyakatın yerini KPSS sınavı aldı. Atamalar, bu sınavda alınan puan durumlarına göre yapılmakta. Her nedense liyakata, bilgiye ve tecrübeye hiç bakılmamakta. Bu da birçok makam ve mevkinin deneyimsiz kişilerle dolmasına neden olmakta. Aslında böyle yapılan atamalar birçok sorunu da beraberinde getirmiş oluyor. Öyle olmamış olsaydı, bugün işlerinde başarılı olmuş kimselere çeşitli ödüller verilmezdi. Amaç çalışanı başarısından dolayı tebrik etmek ve onurlandırmak vazife sorumlulukta doğurur. Sorumluluk hukukta yasalara aykırı bir davranışın sonuçlarına katlanma ilkesi. Resmi ve özel kurumlarda yönetici veya müdür gibi idarecilerin bulunması sorumluluktan kaynaklanan bir durumdur. İdarecinin üstlendiği sorumluluk sadece kendi sorumluluğu olmayıp mahiyetinde çalışan personel dahil her şeyin, her işin sorumluluğudur.
Hiç ihmale gelmez. En ufacık bir ihmal birçok sorunun çıkmasına neden olur ve bazende yetkili kişiyi makamından eder. Sorumluluk sorumluluğu üstlenecek kişinin yaşıyla da alakalıdır. O nedenle küçük çocuklar yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmazlar. Onlardan sorumlu olan anne ve babalarıdır. Sorumluluktan kaçınmak mümkün olmadığından, sorumluluğumuzu bilip ona göre hareket etmemiz gerekir. En ufacık bir ihmal suçlu ve suçun oluşmasına neden olur. Bu da soruşturmayı gerektirir. Soruşturma, bir konuyla ilgili verileri, bilgileri toplamak için ilgililere sorular yöneltme, tetkik, anket yapma durumu. Bir suçun işlenmesi üzerine suçluyu ortaya çıkarmak maksadıyla yapılır. Aslında vazife yapan bunları bilir ve ona göre hareket eder. Dikkat edeceğimiz tek husus vazifemiz neyi gerektiriyorsa onu yapmak, başkalarının işine karışmamak. Böylece gençlere de örnek olmuş olmak. Ulu Önder gençliğe hitabesinde; “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur.” dizeleriyle bizleri bir kez daha uyarmakta ve görevlendirmekte. Bizler de izindeyiz. Atam, rahat uyu…